
Raporda, Türkiye’de her yıl yaklaşık 41 bin kişiyi ve ailelerini doğrudan etkileyen akciğer kanserinin kansere bağlı ölümlerde ilk sırada yer aldığı, hastalığın ekonomik yükünün ise 129 milyar TL’ye ulaştığı aktarıldı. Uzmanların katkısıyla hazırlanan raporda, erken tanının artırılması, multidisipliner tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesi, yapay zeka uygulamaları ve tarama programlarının önemine dikkat çekildi.
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Önceki Dönem Başkanı Prof. Dr. Murat Dinçer liderliğinde yürütülen rapor, Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Simten Malhan, TTOD Başkanı Prof. Dr. Nuri Karadurmuş, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Köksal, Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Önceki Dönem Başkanı Prof. Dr. Uğur Selek, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Çelik ve AstraZeneca Türkiye Kurumsal İlişkiler Direktörü Erdal Kiraz’ın katıldığı toplantıda kamuoyuna aktarıldı.
Raporda, dünyada en yüksek ölüm oranlarına sahip kanser türü olan akciğer kanserinde tanı süreçlerinin, toplumda belirtilere ilişkin farkındalığın düşük olması, sevk zincirlerindeki gecikmeler ve tanıdaki aksaklıklardan etkilendiği bildirildi. Erken evrelerde tanı konulması ve etkin tedavi uygulanması halinde beş yıllık sağ kalım oranlarının yüzde 80’e ulaşabileceği aktarıldı.
Raporda ayrıca, akciğer kanserinde tarama programlarının önemine dikkat çekildi. Türkiye’de meme, serviks ve kolon kanserlerinde olduğu gibi akciğer kanseri için de tarama programı ihtiyacının bulunduğu vurgulandı. Yapılan maliyet etkililik analizine göre, Nelson protokolünü temel alan bir tarama programının Türkiye’de hayata geçirilmesi halinde 7 binden fazla erken ölümün önlenebileceği ifade edildi.
Bilimsel kurul tarafından gerçekleştirilen analizlere göre, Türkiye’de akciğer kanserinin ekonomik yükünün 129 milyar TL’ye ulaştığı bildirildi. Hastalığın yalnızca tedavi maliyetleriyle değil, iş gücü kayıpları ve bakım giderleriyle de topluma ve ekonomiye ağır bir yük getirdiği kaydedildi.
‘ERKEN EVREDE CERRAHİ TEDAVİ AVANTAJ SAĞLIYOR’
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Çelik, erken evre akciğer kanserlerinde cerrahi tedavinin önemine dikkat çekerek, “Bugün burada, erken evre akciğer kanserlerinin cerrahi tedavide nasıl avantajlı bir noktada olduğunu vurgulamak için söz almış bulunuyorum. Erken dönemde bir akciğer kanseri cerrahiyle tedavi edildiğinde çok ciddi avantajlar sağlıyor. Şöyle ki, bir santimden küçük bir akciğer kanserinin cerrahiyle tedavi edilmesi sonrasında hastaların yüzde 95’i bu hastalıktan kurtulabiliyor. Dolayısıyla akciğer kanserini erken dönemde, küçük bir hastalık aşamasındayken tedavi etmek hem ciddi avantaj sağlıyor hem de hastaların yaşam süresine katkı yapıyor. Ayrıca erken dönemde tespit edilen akciğer kanserlerinin cerrahi tedavisi diğerlerine göre çok daha farklı oluyor. Bu hastaları, minimal invaziv akciğer kanseri cerrahisi ya da kapalı akciğer ameliyatı dediğimiz yöntemlerle tedavi edebiliyoruz. Bu yöntemlerde hastalar büyük kesiler olmadan, çok küçük kesilerle ya da küçük deliklerden tedavilerini olabiliyor. Bunun da hastalar için çok ciddi avantajları bulunuyor” ifadelerini kullandı.
‘ERKEN TANI, SAĞ KALIM ŞANSINI ARTIRIYOR’
Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Uğur Selek ise, “Bugün burada olmamızın en önemli sebeplerinden biri, multidisipliner yani birçok disiplinin hastalarımız için bir araya gelmesinin önemini vurgulamak. Akciğer kanserinde her evrede etkili olduğunu bildiğimiz tedaviler, ne kadar erken yakalanırsa ve ne kadar erken dönemde tanı konulursa, hastalarımızın uzun soluklu sağ kalımına o kadar çok katkı sağlayabiliyor. Birçok hastamızı farklı evrelerde tedavi ediyoruz. Akciğer kanseri tanısı alan hastalarımızı çok erken dönemde, tümörü büyümüş, lenf düğümlerine yayılmış veya uzak metastazları olmuş evrelerde görebiliyoruz. Doğrudan bize başvuran ya da diğer meslektaşlarımızın yönlendirdiği hastalara, evresine göre elimizden gelen en iyi tedaviyi kişiselleştirerek yapmaya gayret ediyoruz. Ancak ne kadar erken yakalarsak, kür dediğimiz tamamen hastalıktan kurtulma ve hastalıksız yaşama şansını artırmış oluyoruz” dedi.
Prof. Dr. Selek sözlerini şöyle tamamladı:
“Sigaranın çok yoğun tüketildiği, genç yaşta kullanımın başladığı bir ülkedeyiz. Sigara ile mücadelede önemli bir noktadayız ancak sigara içilmesini tamamen engelleyemiyoruz. Bu nedenle erken dönemde yakalayabilmek için bir tarama programına ihtiyacımız var. Nasıl ki kolon, meme ve diğer bazı kanserlerde tarama programları varsa, akciğer kanserinde de erken tanı için aynı şekilde çaba göstermemiz gerekiyor.”
DHA
Kaynak: SACITASLAN.COM