Dünyanın farklı ülkelerinden aktivistler, avukatlar, yazarlar, oyuncular ve müzisyenlerin katıldığı oturumlarda Gazze'de yaşanan insanlık dramına dair tanıklıklar, belgeler ve analizler sunulacak. Dört gün sürecek olan mahkemenin jürisinde; Yazar Kenize Mourad, akademisyen ve aktivist Chandra Muzaffar, Londra Ekonomi ve Siyasal Bilimler Okulundan (LSE) Profesör Christine Chinkin, Dr. Ghada Karmi, aktivist Sami Al Arian, şair Tamim Al Barghouti, akademisyen Biljana Vankovska, yazar Michelle Burgis Kasthala ve Dr. Wesam Ahmed yer alırken nihai karar 26 Ekim'de açıklanacak.
‘SOYKIRIMIN BİTTİĞİNİ DÜŞÜNMEMELİYİZ’
Açılış oturumunda konuşan Eski BM Filistin Raportörü Prof. Dr. Richard Falk, “Şu an kritik bir andayız. Soykırım saldırısı altındayız. Gazze ve Batı Şeria'da büyük sorunlar yaşanıyor. İnsanlar füzeler ve bombalar altında. İnsani yardım tedariki şu anda yeterli gelmiyor. Soykırımın bittiğini düşünmemeliyiz; barışın yolda olduğunu biliyoruz, ancak şu anda tetikte olmamız gerekiyor. Gazze’de nüfus her gün zorlanmaya devam ediyor. Evsizlik, açlık, hastalıklar, yaralanmalar ve ölümlerle mücadele ediyorlar; bu kaos içinde İsrail propagandasıyla da karşılaşılıyor. Gazze’deki dengesizlik bölgedeki korkunun yönetildiğini gösteriyor. Trump teşvikiyle bir ateşkes verildi ve dünyanın çoğu bunu destekledi; özellikle Gazze’de hayatta kalanlara bakarsanız, bu insanların buna ihtiyacı vardı. Trump burada altta yatan çatışmaya çözüm getirmeye çalıştı. Bu süreçte İsrail devletinin uygulamaları ise sömürü zamanlarından kalma planları andırıyor. Bu durumun yönetim yönü ve hedefleri açıkça ortada. Bizim sorumluluk almamız; orada yaşanan soykırımda dünyanın gözleri ve kulakları olmamız gerekiyor. İsrail’in soykırım hedeflerine ulaşmasını istemiyoruz ve Filistin topraklarında bulunmalarını istemiyoruz. Gazze Mahkemesi’nde önümüzdeki günlerde jüri, hayatta kalanların tanıklıklarını dinleyecek. Gazze’de 7 Ekim’deki Hamas saldırısından sonra başlayan süreci burada konuşacaklar. Mahkemede şahitler, soykırıma ilişkin temel delilleri ve Gazze’de evlerin, su ve elektrik hatlarının, binaların, altyapıların yok edilmesini; hastanelerin, okulların ve üniversitelerin hedef alınmasını anlatacaklar. Ayrıca suikast girişimleri, doktorlara ve yardım ulaştıran personele yönelik saldırılar, gerçekleri söyleyen insanlara yönelik suikastlar ve yardım ekiplerindeki kişilere yönelik suikastlar da mahkemede belirtilmiş olacak" dedi.
‘BAZI MEDYA KANALLARI İSRAİL YANLISI BİR ÖNE ÇIKARIM YAPMAYA ÇALIŞIYOR’
Prof. Dr. Richard Falk, “Uluslararası mahkemeler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi, Gazze’de yaşananların altyapısına dair incelemeler sağlıyor. Gazze Mahkemesi, burada aktif bir vicdan olarak karşımıza çıkıyor. Üç gün boyunca sağlam bir katılımla devam edecek olan bu mahkemeye, sivil toplumun da dahil olması gerekiyor. Gazze Mahkemesi, gerçekleri anlatan ve Gazze’deki korkunç durumları açıklığa çıkaracak enstrümanlardan biri olarak öne çıkıyor. Önümüzdeki iki yıl içinde buradan bir aksiyon alınması ve adalet merkezi ile sürdürülebilir, sağlam bir barışa ulaşılması için Filistinli katılımının sağlanması gerekiyor. Bu tür bir girişim daha önce bu noktaya kadar dâhil edilmemişti. Buradaki taahhütler, girişimler ve motivasyonlar, korkusuz habercileri, yorum yapanları, gazetecileri ve günlük yaşanan vahşeti sürekli aktaranları kapsıyor. Bu aynı zamanda sosyal bir direnişin kanıtıdır; propagandaya ve medyaya dayalı sahte anlatılara karşı çıkmaktır. Önemli haberler seçilerek filtrelenmeye çalışılıyor; bazı medya kanalları ise İsrail yanlısı bir öne çıkarım yapmaya çalışıyor. Bu girişim, 20 İsrailli rehin alınmasının dikkati çektiği dönemde farkındalık yarattı; buna karşın benzer şekilde rehin alınmalar, hapisler ve şiddet olayları yeterince gündeme gelmedi. Burada çifte standartlar görüyoruz. Raporda mahkumların ve esirlerin bırakılması için 200 rakamı zikrediliyor; İsrail’in bunu propaganda amacıyla kullandığı, kendilerini kurban ve mağdur olarak sunduğu iddia ediliyor. Ancak gerçek farklı olabilir. Jeopolitik duruma baktığımızda burada bir sorun var; Birleşmiş Milletler politik olarak felç bırakıldı. Batı ve Liberal Demokratlar ile askeri kampanyalar sonucu Birleşmiş Milletler’in adımları sembolik kalıyor; bu durum legal bir söylemin oluşmasına izin verdi. İnsan Hakları Konseyi, Gazze’deki durumları uluslararası insan hakları tecrübeleri ışığında inceledi ve 89 sayfalık bir raporla detaylı dokümantasyon yaptı. Gazze’de soykırım iddiaları bu raporda yer aldı ve Birleşmiş Milletlere bu konuda kredi verilebilir" ifadelerini kullandı.
‘İNSANLARIN YALANLARA İNANMASI BEKLENDİ’
Falk, “Bununla birlikte, bu araştırma raporlarını hazırlayanlar, örneğin BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese gibi isimler çeşitli tacizlere, sözlü saldırılara, iftiralara ve tehditlere maruz kaldılar. Bu kişiler büyük baskılara rağmen gerçeği geniş toplumlara yaymak için çaba gösterdiler. Ancak Amerika Birleşik Devleti hükümeti tarafından bazı yaptırımlarla karşılaştılar; raporun genel kurula sunulması engellendi, bazı varlıklar donduruldu; ABD bazı anlaşmalardan çekildi ve vizeler reddedildi. Bu süreçte İsrail Başbakanı ABD tarafından ağırlanıyordu. Kolombiya Cumhurbaşkanı bu konuda Birleşmiş Milletler’in ABD’den bağımsızlaşması gerektiğini ifade etti. Kolombiya’ya yönelik ekonomik desteklerin yanı sıra, Gazze’de uygulanan soykırım sonrası çeşitli güç kullanımları ve manipülasyonlar görüldü. İnsanların yalanlara inanması beklendi. Gazze Mahkemesi, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası aktörler; genel tanıklar ve gerçeklerin ortaya çıkabilmesi için mücadele ediyor. Filistinlilerin meşru hakları olduğu ve 1945’ten bu yana süregelen süreçlerde insanların acı çektiği açık. Amerika Birleşik Devletleri’nin Vietnam’dan ders alması gerektiği; askeri süreçlerin sonuçlarına göre değerlendirme yapması gerektiği söylenebilir. Önümüzdeki günlerde tanıklar ve uzmanlar soykırıma ilişkin iddiaları ve ellerindeki tüm kanıtları sunacaklar. Mahkeme tarafından sorular yöneltilecek; duyulan tanıklıklar ışığında süreç ilerleyecek ve sonrasında bir uzlaşı metni ve dokümantasyon oy birliğiyle hazırlanacak. Bu raporun ve mahkeme çalışmalarının özetleneceği ve Gazze Mahkemesi’nin yaptığı işlerin özetlendiği bir kitabın yayınlanması bekleniyor. En kısa süre içinde bu kitabın yayımlanması ve mahkemenin çalışmalarını yansıtacak bir bölüm içermesi planlanıyor. Hayatta kalanlar kişisel deneyimlerini paylaşacak; soykırımla yüzleşme ve bunu açıklama fırsatı bulacaklar. Gazze Mahkemesi’nin hedefi sadece soykırımın tespit edilmesi değil; aynı zamanda buradaki savaşın “meşruö olmadığını ortaya koymak ve sembolik politikanın ötesinde bir hareket ve bağlılık oluşturmak. Arka planda yanıltıcı diplomasi ve sözde barış uygulamaları takip ediliyor; siyonist politikaların Filistinlileri tamamen silme yönünde olduğu iddia ediliyor ve Büyük İsrail hedefleri buna bağlanıyor. Bu tür tasarıların devlete sızdırılması ve bu eylemlere zemin hazırlanması kabul edilemez. Tekrarlanan ateşkes ihlalleri bize barış yolunun tercih edilmediğini gösterdi. Bunun yerine Hamas’ı provoke ederek karşılık alınması ve bunun bahane edilerek soykırım saldırılarına devam edilmesi tercih ediliyor gibi görünüyor. Bu durumda vicdan jürisinin bizimle beraber bu aciliyeti paylaşmasını ve gerçeği ortaya koymasını umuyoruz. Burada sadece olanları değil, yapılmış olanları da konuşuyoruz. Şimdi birlik olma ve dayanışma zamanıdır. Filistinlilerin temel haklar için verdikleri mücadelenin tanınması, onlara haklarının sağlanması, İsrail’in yaptığı hareketlerin hesabının sorulması ve sorumluların yargılanması gereken bir dönemdeyiz. Çifte standartları ifşa etmemiz gerekiyor. Uzun vadede açık, şeffaf bir biçimde bu soykırımın varlığını belgeleyip masum insanların üzerindeki etkisini kanıtlıyoruz. Bu mahkemenin görevlerini sürdürmesi ve adaleti sağlama çabaları devam edecektir" şeklinde konuştu.
‘FİLİSTİN HALKININ MEŞRUİYET SAVAŞINDAKİ ZAFERİNİ GÜÇLENDİRMEK İSTİYORUZ’
Açılış konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Eski BM Filistin Raportörü Prof. Dr. Richard Falk, “Gazze Halk Mahkemesi’nin final oturumu son derece zorlu bir çifte göreve sahip. İlk olarak, son iki yıldır süregelen soykırımı ortaya koymak ve Gazze halkına uygulanan acıların kapsamlı bir resmini sunmak. İkinci olarak ise, ateşkesi memnuniyetle karşılarken, Gazze’nin geleceğinin İsrail yanlısı bir biçimde şekillendirilmesine yol açan hatalı yöntemleri açığa çıkarmak ve bu konuda doğru bir anlayış kazandırmak. Bu durum, İsrail’in değişmeyen temel hedefiyle de tutarlıdır: çatışmayı, Filistin’in siyasi kimliğini ve direnişini yok ederek, Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’yi İsrail’in egemen topraklarına dahil etmek suretiyle sona erdirmek. Bu, ‘Büyük İsrail’ olarak adlandırılan Siyonist nihai hedefin, yani ‘Daha büyük bir İsrail’e ulaşma’ planının esas anlamını oluşturur. İşte biz bu çerçevede, mümkün olduğunca açık ve net bir analiz geliştirmeye ve sivil toplumun, dayanışma girişimlerinin örneğin Gazze Filosu, BM özel raportörlerinin raporlamaları, Uluslararası Adalet Divanı’nın görüşleri ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne duyulan saygı gibi çabaların sürdürülmesi çağrısında bulunmaya çalışıyoruz. Son olarak vermek istediğimiz mesaj şu: ‘Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı mücadelesi bitmemiştir’ Bu mücadele devam ediyor, ancak Trump dönemi diplomasisi tarafından yanıltılmaktadır. Bu diplomasi, bir müzakere sürecinden değil, bir ültimatomdan doğmuştur: Hamas’a rehinelerin iadesi karşılığında ateşkesi kabul etmesi için 72 saat verilmiştir. Ve Hamas, bu ‘tehdit diplomasisini’ kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu durum, soykırımın faili İsrail’in ödüllendirilmesine, Filistinlilerin ise ağır mağduriyetlerine rağmen daha da cezalandırılmasına yol açmıştır. Dolayısıyla, dünya kamuoyuna ulaşmak ve Filistin halkının meşruiyet savaşındaki zaferini güçlendirmek istiyoruz. Bu meşruiyet savaşı, yani yasallık ve ahlak üzerinden yürütülen sembolik siyaset mücadelesi, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana sömürgecilik karşıtı direnişlerin ortak özelliği olmuştur" ifadelerini kullandı.
DHA
Kaynak: SACITASLAN.COM